|
|
|
MENÜ |
|
|
|
|
|
|
|
Şiirler için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Kibrit Suyu |
|
Cüsseler vardır işte, sanatından da meşhur
Altın derinde tutsak, teneke doğuştan hür
Muhabbet âşka zekât, sevgi îmana öşür
Çöplükte eşinenin, aynıdır çıkmaz huyu
Köküne yan bakanın, köküne kibrit suyu!
Göğsünden görgüsüzün, yüzü pakmış bana ne?
Hür yaşarım ezelden, zincir kırdım kime ne?
Özneyim ben cümlede, ey virgülüm! sana ne?
Güzel ninni yazmışlar, uyu gardaşım uyu (!)
Hak binayı yıkanın, köküne kibrit suyu !
Tarihten formülize, mayamız hamurumuz
Birleşik duvar örer, bulaşmaz çamurumuz
Aynı denizde katre, gerekmez simge rumuz
Asfalta kanmayalım, köşe başında kuyu
Şirazeden çıkanın, köküne kibrit suyu!
Yüreğim solda atar, bileğim güçlü sağda
Her yöne koşarız biz, şehirde köyde bağda
Kimi sessiz sedasız, kimi boğulur yağda
Sevdamız şaha kalktı, büyü bozuldu büyü
Irmağa ters akanın, köküne kibrit suyu!
Akıl hocası olmuş, geçmişten sabıkalı
Konuşan toplum ister, sese kulak tıkalı
Gülmez oldu yüzümüz, her dem ağıt yakalı
Rotasız denizdeyiz, görülmez oldu kıyı
Buna dudak bükenin, köküne kibrit suyu!
İtibar etmem artık, fili yutmuş yılana
Nakarat ha nakarat, zihnimiz tok yalana
Göçenlere hak rahmet, vurgumuz sağ kalana
Ölçüp - biçip - tartalım, Rabbim vermiş beş duyu
Fitne fesat sokanın, köküne kibrit suyu!
Aşk ve Körlük |
|
karanlık gecelerime doğardın,
güneşim olurdun sen,
yağmurun yağdığını işitiyorken içerden,
sonsuz bir şiir gücü katardın,
gözlerinin feri kaçmış bir şairi öykünürdüm,
musalar, ilham perileri, gelip giderken,
tüm cümlelerim yarım kalırken,
tamamlanması gereken,
anakaraların artçı depremleri gibi
irili ufaklı,
kapkara
şiirler yazdırırdın bana,
yağmurların yağdığı,
şimşeklerin çaktığı,
doluların düştüğü odamın dışında doğardın.
sen güneşe benzerdin.
ben yol bilmez, iz bilmez insanlardan birine benzerdim,
daha dünkü şairdim.
sen sabah gelirdin, akşam giderdin; ecirdin, gündelikçiydin.
ötede kınalanırdı ellerin
ölü gözlü bir kadın tarafından,
her yere dağılmıştı saçlarının kokusu
her gece rüyalarıma girdin
derindi kuşların uykusu
sıcacıktın, üryandın, kim yaklaşsa yakardın
gidiyordun her akşam aklın fikrin karanlıktaydı
hep ona gidiyordun;
oysa ben
senden ona giderken,
yürüdüğüm yolları aydınlatmanı istemiyorum.
ben senin bir de gözlerim olmanı istiyorum.
Mutlu Son |
|
Ellerin ıslanıyordu ve ellerinde ellerim
Kokun ruhuma işliyordu teninde tenim
Gözlerin ağlıyordu ve gözlerinde kalbim
Umutsuz bir gündü işte o gün
Ağlayan gözlerimdi ama damlalar senin
Sızlayan kalp benimdi fakat acılar senden
Geçip giden hüzünlü ve mutlu yüzler
Dudağımda senden baki gülümsemeler
Gitme diyemedim ben giderken
Sağol demek geldi sadece içimden
Karanlığın oğluyken uyandım kucağında
Gözlerinin büyüsüne kapıldım seni izlerken
Dolmakalemin ıslak ucundan çıkan
Muhteşem bir el yazısıydın
Dokunmaya kıyamıyordum
Dağılıp gidecek kıvrımlarına
Ümit ile yatıp yeis ile uyandım günlerce
Sabahın ışıklarında kovaladım seni
Pencerenin buğusundan yansıyan yüzünde
Kalbimi bağladım sallanan ele sevinçle
Rüyalar ne zaman gerçektir oysa
Aşık olmak masallarımdaki kahramana
Yazdığın bir öykü ve romansa
Ölmelidir kötü adam mutlu sonsa.
Zeynep |
|
Gidişin,
ilkokula yeni başlamış, annesinin ellerini bırakmak istemeyen bir çocuktu yüreğimde..
Hani o, melekleri beyaz kanatlarıyla hatırlayan masum çocuk
Gittiğinde öğrendi, Azrailin de bir melek olduğunu
Oysa kalbin saklıydı defterlerimin arasında
Ve bir ok saplıydı yüreğimin yarasında
Nasihat veren çoktu
Aşkın öğretmeni yoktu
Sen,
Cennetin dalından koparılıp dünyaya düşmüş beyaz melek
Şimdi kimi benzeteceğim gökyüzüne?
Hangi Rapunzelin saçlarından tutunup yüreğine tırmanacak bu yürek!
Bak, işte öylece duruyor,
ruhumun kanserli mezarına gömülecek yalnızlığı bekleyen kürek
Taşımak ister misin omuzlarında Zeynep kokan bedenimi?
Bilebilir misin sadakatimin nedenini?
Beni sana gömebilir misin?
Öldürebilir misin kendini?
Neden bu kadar çok sevdiğimi anlayabilir misin?..
Bende bir sen
Ah bir bilsen!
İzin versen okşamama saçlarını,
Aşk Tanrıçası deyip sevsem...
Beni yalnızlığım bile terk etti
Ve sen gidince küstüm uykulara
Hadi dön artık,
beni ayrılıktan uyandır...
Son bir nefes kaldı,
ismin gibi dudaklarımdan düşmeyen sigaramda.
Korkuyorum!
çekersem, sen de bitersin...
Ayakta Duramıyorum |
|
Bu gün gönlüm sarhoş, ayakta duramıyorum
Düzler yokuş olmuş kendime varamıyorum
Sanki ecelin bestesini söyler gibiyim
Yaşama döndüren saati kuramıyorum
Gönül gözlerimle göremiyorum önümü
Ufuklar kararmış, bulamıyorum yönümü
Mecalsiz yüreğimde cepheler kurulmuş
Belki de ilk defa yaşıyorum son günümü
Getirin bana şifalı kudret helvasını
Getirin ötelerin mis kokan havasını
Fırtınalar kopuyor, can evim yıkılıyor
Getirin tabiplerden bu derdin devasını
Sizden gencim derdim, şu asırlık meşelere
Doymazdım hiç, elveda dediğim neşelere
Her gün katıla katıla gülüp eğlenirken
Ne oldu da hemen düştüm baş köşelere |
|
Siyah İnci |
|
Kaderimi düğümledi incecik ellerin
Kapanmıyor boşluk yokluğunda bıraktığın
Avucumdan akıp giden bu yaşamın
Hiç silinmez kıyısında kaldı hatıran
Ne gözyaşlarım dökülebildi gidişinde
Ne de varlığında yüzümde gülümsemeler
Camdan kalbin yeter ki üzülmesin
Ağırlığıyla kalbimde yaşadım
Hasretinle duyulmazdayım.
Hadi esen rüzgara karış ne olur
Saçların savrulsun geceye
Görmeyen gözlere bak siyah inci
Güzelliğini sığdıramıyorum hiçbir heceye
Hadi çek alevlerini ne olursun
Dokunmasın artık kül olmuş şu köze
Ateşinle yandım ama
Haydi es rüzgarınla savrulayım
Bilinmezin varlığında sende kaybolayım
Tane tane sonra gökten döküleyim
Her bir damlam bir aşkın denizinde yıkansın
Kıyıya vuran dalgalar taşısın küllerimi
Bir martı neden sonra
Yaklaşıp kirlenmiş, huzursuz kıyıya
Tek yudumda sarsın üşümüş bedenimi
Sen izlerken yağmurun ıslattığı sokakları
Bırakıversin usulca bir camın sıcaklığına
İçinde bir kıpırtı, yüreğinde bir ateş
Islanmakta oysa sokaklar ve gece
Martının gözleri asılı kalsa bakışlarına
Anlasa küllerin yolculuğunu siyah inciye |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Haberler |
|
|
|
|
|
|
|
Fıkralar |
|
|
|
Bugün 29313 ziyaretçi (65053 klik) kişi burdaydı! |